Page 178 - Üçüncü Öğretmen
P. 178
SÖYLEŞİ
JUHANI PALLASMAA
ÇOCUKLARIN GERÇEK HAYATA
KÖK SALMALARINA İMKAN TANIMAK
Juhani Pallasmaa, mimarlık faaliyetlerini 1960’lı yılların başlarından bu
yana sürdürüyor. Pallasmaa 1983’te, Helsinki, Finlandiya’da kendi işyeri olan
Juhani Pallasmaa Architects’i kurdu. Mimari tasarımın yanında, kentsel, ürün
ve grafik tasarım alanlarında da faal olarak çalışan Pallasmaa, dünyanın
her tarafında ders ve seminerler vermiştir. Pallasmaa’nın ayrıca, mimari
ve sanatın felsefe ve kritiği üzerine yayımladığı kitap ve makaleleri vardır.
The Eyes of the Skin: Architecture and the Senses [Tenin Gözleri: Mimarlık
ve Duyular] en bilinen ve en çok yankı uyandıran yapıtlarından biridir.
Pallasmaa, günümüzde çoğu bina gibi okulların da, görme dışında başka
hiçbir duyuyu beslemeyen nitelikte olduğunu, bu yüzden de öğrenme sürecini
hayattan kopardığını savunuyor.
Artık, ağırlıklı olarak görsel bir dünyada yaşıyoruz. yıllarıydı; beni önceden yaşadığımız şehirden alıp
Görmenin dokunsal bağlamı ise ortadan kalktı. Finlandiya’nın kırsal kesimine, büyükbabamın evine
Buna yol açan pek çok sebepten biri de, görsel dün- getirmişlerdi. Burada gittiğim okul, çok sade olsa
yanın anlık; dokunsal dünyanın ise son derece yavaş da; verilen eğitim kimi bakımlardan gayet sofis-
olması oldu. Görsel dünya, kamusaldır; dokunsal tikeydi. O günlerde çiftçi kesiminden öğrenciler,
dünya ise daima mahremdir. Daha önce görsel ön- okula sabah 6:30’da giderek diğer öğrenciler
yargı konusunda eleştirel analizler kaleme almıştım; gelmeden sobayı yakıp binayı ısıtma görevini sırayla
geçtiğimiz yıllarda ise duyuların entegrasyonuna kafa üstlenirlerdi. Bugün geriye dönüp baktığımda, o
yoruyorum. Örneğin balkonu Akdeniz’de bir limana serin okul binasında geçirdiğim karanlık sabahların
açılan bir odanın resmedildiği bir Matisse tablosuna kıymetini anlıyorum. O sabahlar bana, okulun soyut
baktığınızda, o nemli sıcaklığı hisseder, limanda bir öğrenme yerinden ibaret olmadığını, hayatla
yankılanan sesleri duyar, hatta bitkilerin kokusunu iç içe olduğunu hissettiriyordu. Benim için okulun
almaya başlarsınız. Endüstrileşmiş Batı dünyasında özü, o yanan odunların ve ahşap zeminin temizli-
ise görme duyusu, toplumsal olarak kabul gören tek ğinde kullandıkları sabunun kokusudur diyebilirim.
duyu olacak kadar ağır basar. Ben ise görmeyi diğer Sağlıklı bir ortamda hayatın kokusu olmalıdır.
duyusal alanları da kabul ederek zenginleştirmenin Okuldaki tecrübemde de kokunun rolü büyük oldu,
yollarıyla ilgileniyorum. çünkü o günlerde hepimiz evden kendi sandviçimizi
getiriyorduk; tabii, savaş yılları olduğu için et çok az
Finlandiyalı psikolog, eğitimci ve editörlerden oluşan bulunuyordu, yani çoğunlukla kuru ekmekle tereyağı
eğitimde öğretim programı odaklı yaklaşımları de- ve dilimlenmiş domates yiyorduk. Bu tada hâlâ
ğiştirmeye çalışan ve bütün olarak insanı başlangıç bayılıyorum.
noktası kabul ederek insanın oluşumunda duyusal
deneyimin rolünü göz önüne alan bir grupta yer Tatlar ve kokular, uyum ve hafızanın işaretçileri
alıyorum. Kendinize ve dünyaya dair bir anlayış ge- olabilir. Bulunduğumuz ortama sağlam kök salmak,
liştirmenizi sağlamada esas olan türlü türlü duyusal bizi daha iyi kılacak, öğrenme becerilerimiz de bu
deneyim vardır; üstelik bunların illa büyük titizlikle sayede gelişecektir. Bırakın çocuklar gerçek hayata
tasarlanmış olması da gerekmez. kök salsın. Kök salmak, güven demektir; zihinde
öğrenmeye yer açılmasını sağlayan bu güvendir.
Örneğin bundan 65 yıl önce yaşadığım okuldaki ilk
günümün kokusunu halen duyabiliyorum. Savaş
176 | DUYULAR ALEMİ