• Türkiye’nin geleceği, gençlerimiz için
  • Sağlıklı bir toplum için
  • Bilim, kültür ve sanatın hizmetinde
  • Eğitimde fırsat eşitliği için
  • Toplumsal dayanışmaya destek

AJANDA

GLOSSOLALA

Arter
4 Ağustos 2024'e kadar

Farz Et Ki Sen Yoksun

Arter
29 Aralık 2024'e kadar

Büyümüş de Küçülmüş

Sadberk Hanım Müzesi
30 Haziran 2024'e kadar

Mâzîden Âtîye Zarâfet

Abdülmecid Efendi Köşkü
29 Ekim 2024'e kadar

Göz alabildiğine İstanbul

Meşher
20 Eylül 2023-26 Mayıs 2024
Haberler

Bir serginin hikâyesi: ‘Arkadaşım İçin’

Ziyaretçilerini Vehbi Koç Vakfı kuruluşlarından Sadberk Hanım Müzesi’nde ağırlayan ve Sadberk Hanım Müzesi ile Ömer M. Koç koleksiyonlarından zengin mektup ve evrak çantaları seçkisinden oluşan “Arkadaşım İçin” sergisi projesi ilk kez 2020 yılında gündeme geldi. Sadberk Hanım Müzesi İcra Komitesi Başkanı Ömer M. Koç’un kendi koleksiyonunda yer alan işlemeli mektup ve evrak çantalarının bir kataloğunu yapma düşüncesini serginin küratörü Hülya Bilgi’yle paylaşmasıyla ilk adım atılmış oldu.

Hülya Bilgi, böyle bir sergiyi hayata geçirme fikrinin kendisini oldukça heyecanlandırdığını dile getirirken şunları söylüyor: “Benzer kapsamda bir sergi daha önce yapılmamıştı. Ömer M. Koç’un kişisel koleksiyonunda ve müze koleksiyonumuzda yer alan, özenle toplanıp oluşturulan işlemeli mektup ve evrak çantalarını bir araya getirerek işe koyulduk. Amacımız bu zengin seçki aracılığıyla Osmanlı deri ve işleme sanatlarının geldiği doruk noktayı sergilemekle birlikte çantaların yapıldığı, bir nevi imparatorluğun antreposu sayılabilecek, İstanbul ve İzmir gibi dönemin önemli diplomasi ve ticaret merkezlerinin dünya diplomasisi açısından önemine de dikkat çekmekti. Sergimizin bunu layıkıyla yerine getirdiğini düşünüyorum.”

Proje hazırlık aşamasında öncelikle iki koleksiyon bir araya getirildi ve sergiye hazırlanmaları, ihtiyacı olanların restorasyon süreci başladı. Sadberk Hanım Müzesi’nin deneyimli konservasyon ekibi her zaman olduğu gibi titiz bir çalışma ile eserlerimize gereken bakımı uygulayarak sergilenmeye hazır hale getirdiler.

Fikrin ortaya çıktığı günden Nisan 2022’ye kadar eser alımları devam etti. İçerik oluştururken Osmanlı dericiliğinin döneminde ne kadar ileri düzeyde olduğu ve bunun takdir gördüğünü anlatmanın yanında, özellikle Avrupa’yla kurulan yeni ticari, siyasi ve kültürel ilişkiler neticesinde diplomasinin önem kazandığı ve çok sayıda Avrupalının Osmanlı topraklarını ziyaret ettiği, aslında Osmanlı’nın Batı’yı, Batı’nın da Osmanlı’yı daha iyi tanıdığı bir dönem olan 18. yüzyılı da özellikle sanat etkileri ve bunun işleme sanatına yansımaları vurgulanmaya çalışıldı.

Hazırlık aşamasında birbirine çok benzeyen 76 mektup ve 15 evrak çantasının yer aldığı sergide, ziyaretçiyi yormayan ve ilgisini canlı tutacak bir hikâye kurgulamaya odaklanıldı. Bunun için konunun en can alıcı noktalar üzerinden gidilerek “gerçekten” ne anlatmak istenildiği düşünülerek yola çıkıldı. Serginin küratörü Hülya Bilgi, bu adımdan sonra takip ettikleri yolu anlatırken şunları paylaşıyor: “Üzerlerine isim, tarih ve üretildikleri şehir adları -İstanbul (Constantinople) ve İzmir (Smyrna)- yazılarak kişiselleştirilmiş olan bu çantaların yapım süreçleri, sergi ekibini dönemin dericilik ve işleme gibi zanaatlarını öne çıkarmaya yönlendirirken mektupla haberleşme ve bu haberleşmenin kimler arasında olduğu da oldukça önemliydi. Çantaların büyük bir bölümünün üretildiği 18. yüzyıl farklı etkilerin devreye girdiği ve Batı’yla ilişkilerin geliştiği; Batı’da Doğu, Doğu’da Batı etkilerinin görüldüğü bir dönemdir. Osmanlılar ve Avrupalılar arasında yoğunlaşan ilişkiler neticesinde birçok diplomat, tüccar, seyyah ve ressam Osmanlı başkentine, İstanbul’a ve Anadolu’nun Avrupa’ya açılan kapısı konumundaki liman şehri olan İzmir’e geldi. Bu kişilerin o dönemde Osmanlı’yı, Osmanlı yaşamını nasıl gördüğü, Osmanlı dericiliği ile deri işçiliğinin küçük ama aynı zamanda da oldukça popüler ve özgün olan grubunu oluşturan mektup ve evrak çantalarının kimler tarafından nasıl üretildiği, kimlerin sipariş verdiği sergi hikâyemizin kurgusunu oluşturdu. Yani o dönemi, sahneyi ve aktörleri anlatmaya teşvik etti.”

Serginin öğrettikleri

Eserlerin niteliklerinin vurgulandığı sergide, bağlam ve anlatı Osmanlı zanaatkârlığı, dericilik ve işleme üzerinden yeniden ziyaret ediliyor, diplomatik ilişkilerde materyal kültürün önemi öne çıkıyor. Üçü kadife, diğerleri sahtiyan deriden yapılmış çantaların üzerindeki tarihler dikkate alındığında 1669 ila 1835 yılları arasında bir buçuk asrı aşkın bir döneme yayıldığı görülüyor.

Çantaların bir araya getirildiği örüntüye, kürasyona ve serginin bütüncül anlatısına bakıldığında Doğu ve Batı kültürlerinin nasıl harmanlandığını çantaların desen repertuvarından takip edilebildiği görülüyor. Örneğin diplomasi trafiğinin görece az olduğu erken tarihli çantaların üzerindeki işlemelerde Osmanlı klasik sanatının izleri vardır. Hatayiler, şakayıklar, rozet çiçekler ve laleler kompozisyonda başroldedir. Köşelere çeyrek işlenen çiçek motifleriyle Osmanlı sanatının karakteristiği olan sonsuzluk ve simetri ilkesine bağlı kalınmıştır. Geleneksel kalıpların büyük ölçüde korunduğu 17. yüzyılın ardından 18. yüzyılda Lale Devri olarak adlandırılan dönemle başlayan, Sultan III. Ahmed saltanatının öncülük ettiği modernleşme ve Batılılaşma çalışmalarına paralel olarak mimari ve dekoratif sanatlarda klasik kalıplardan ayrılma eğilimleri gözlemlenir. Bu yüzyılın başlarında klasik gelenekten tam bir kopuştan henüz söz edilemezken, ikinci yarısından itibaren barok ve rokoko gibi Batılı sanat üsluplarının etkileri yoğunlaşır. Serpme çiçek buketleri, girlantlar, perdeler, uçuşan kurdeleler, fiyonklar, vazo ve sepet içinden çıkan çiçekler, meyve sepetleri, güneş ışınları, armalar ve tuğralar Osmanlı desen repertuvarında yer edinmeye başlar. Batı üslupları motiflerin yanı sıra, malzeme seçimine de yön verir. İşlemelerde ipek ipliğe ek olarak altın ışıltıların dramatik biçimde öne çıktığı barok ve rokoko sanatlarını anımsatacak sırma ve kılaptanın yoğun kullanıldığını görürüz. Sergide ve yayında yer verilen mektup ve evrak çantalarında bu Avrupai etkiler yoğundur.